31 Ağustos 2010 Salı

Denedim, Deneyeceğim.

Gerekenleri belirledikten, gerekenleri sağlamayı göze aldıktan ve gerekenleri sağladıktan sonra değişmeyi denememem için önümde hiçbir sebep kalmıyor. Ve en önemlisi sebeplerimi yok ettikten sonra değişme sürecinin tam  ortasında buluyorum kendimi.Bu süreç sebeplerim, gerekenlerim doğrultusunda uzayıp kısalıyor. 
         Planlarım var - yakın gelecek ve uzak gelecek- her insan gibi. Bir ara tek düşüncem herkesin aptal olduğuydu ama şimdi anlıyorum ki insanlar fazla zeki, fazla sinsi. Ben gözlerimi kapatmış sürecimde yuvarlanırken onlar dışarıda bıraktığım anılarımı ve geleceğim için sakladığım planlarımı zedeliyorlar. Gelecek geldiğinde elimde kemirilmiş eski planlardan başka bir şey kalmıyor. Ben bu nedenle planlarımı asla gerçekleştiremiyorum, beni yüzümden değil yani sizin yüzünüzden. Ne oldu kendinizin ne kadar saf ve iyi olduğunuz düşüncesine mi kapıldınız? Hayır, siz bir kemirgensiniz. Planlarımı, geleceğimi kemiriyorsunuz. Ve en kötüsü bunu amaçsızca yapıyorsunuz. Sonra da gelip bana ne kadar beceriksiz olduğumdan yakınıyorsunuz. Hemen ardından pis gülümsemenizle suratıma bakarken ben dişlerinizin arasında parça parça asla gelmeyecek olan geleceğimi görüyorum.

27 Ağustos 2010 Cuma

sorma neden niçin her şey yalnızlıktan bak bak bak bak güzel bir gün ölmek için.



                  her ne kadar çalıntı olsa da.

17 Ağustos 2010 Salı

12 Ağustos 2010 Perşembe

En fazla yetmiş yıl yaşarım o da tam kesin değil.

O, akıllıydı ama asla "en" olmadı.

Denemekten korkarken ben avuçlarımı bir ay açık tutmuşum dünyaya ya da iki ay ne farkeder. Hem dolsun istiyorum avuçlarım hem de korkuyorum onları doldurmaktan. Çünkü ben gelecekçi yaşıyorum. Şimdim için değil de geleceğim için yaşıyorum. Bu benim farkettiğim yanlışlarımdan yalnızca biri. Bir adam tanımıştın birkaç yıl önce   kendine "Dünyanın en akıllı insanı" diyordu, inanmadım gene, nasıl olur dedim. Aklımdaki soru işaretlerinden biri çıktı beynimden ve serbest kalınca fark etti şüphelerimi, cevapladı her birini sanki dünyanın en akıllı insanıymış gibi.

6 Ağustos 2010 Cuma

Her gözlerimi açtığımda bir hapishanedeyim. Mahkum benim ve gardiyan da. Deniyorum elime anahtarı alıp kendimi serbest bırakmayı. Ama açmaya çalışırken kilidi ya takılıyor ellerim soğuk demire yırtılmış kılcal damarlarımdan boşalan kanla ümidimi yitiriyorum ya da anahtarı soktuğumda kilide çevirmeye başlıyorum ve o anda kırılıyor anahtar içimdeki son mutluluğu da alarak. Ve idam vakti geldiğinde hiç zorlanmıyor gardiyan işini yapmakta. Omuzlarım yerlerde ölüme yürürken ben, o elindeki anahtarı sallayarak gülüyor yüzüme. Birkaç dakika sonra ise derin bir uykuya dalıyorum. Gözlerimi aralamaya başladığımda küf kokusu yakıyor burnumu, her yer çürümüş demek ki uyanana kadar uzun zaman geçmiş. Kafamı biraz yukarı kaldırdığımda gardiyanımı görüyorum ellerinden akan kanla bana bakıyor.
Bekliyorum evet. Ama neyi beklediğim konusunda hiçbir fikrim yok. Aynı zamanda deniyorum ama bu denemelerin nereye varacağını da bilmiyorum. Tek bildiğim neleri kaybettiğim.

5 Ağustos 2010 Perşembe

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Ah şu insanlar.

İnsanlar bak ordalar ve şimdi burda. Hayır tam arkamda! Yürüyor, bir tane daha. Ne konuşuyorlar?

       Kafamı çevirebildiğim her yerdeler. Bir günümü onlardan hiçbirini görmeden geçirsem bir daha geri dönmek ister miyim?  Aslında çok şey istemiyorum bir gün yanıma gelmeyin. Sadece bir gün sizi görmek istemiyorum. Bazılarınız, bazılarınız o kadar salak ki dayanamıyorum. Sizin anlamsız sadece çıkara bağlı hayatlarınız ve amaçlarınız geriyor beni. Paradan başka ne istiyorsunuz, evden, arabadan başka. Hiç sokakta yattınız mı? Tattınız  mı bu duyguyu. Peki tatmadan nasıl bu kadar kötü olabileceğine inanıyorsunuz? Nasıl beceriyorsunuz bu kadar kör olmayı. Bir kez olsun deneyin.Önyargılarınızı ve aslında hiçbir zaman olmayan egonuzu cebinizden çıkarıp fırlatın. Eski siz olmayın, yeniden doğun ve ilk kez gerçekten açtığınız gözlerinizle bakın dünyaya. Acaba sadece para mı göreceksiniz? Eğer hala para görüyorsanız cebinizi bir kez daha yoklayın mutlaka pis artıklarınız vardır.

En basit çıkmazlar.

Darwin haklı, bir evrim var. Ama bu evrim fiziksel değil sadece zihinsel. Dışarıdakiler şu an yürüyor, otobüse biniyor, koşuyor ve işe yetişiyorlar. Neden? Neden iş saati 8 de başlar da 7 de biter. Neden geceleri uyuyoruz da bütün gün "başkalarına hizmet " amacıyla kendimizi paralamalarına göz yumuyoruz.Ve başkası dediğimiz kim. Akrabalarımız. Her insan her insanla büyük bir bağ içeriyor ama biz bunu göz ardı ediyoruz. Üstün insan kavramı da var. Üstün olmayan insana göre üstün insan insanüstüdür. Bu durumda insanüstü olan da bir insandır.Bu çıkmazları nasıl açıklayabiliriz ki?