10 Eylül 2010 Cuma

Lanet Korkular

          Biz her şeyden korkuyoruz, her ne kadar cesur olduğumuzu savunsak da. Neden mi korkuyoruz? Korkuyoruz çünkü biz yeterince güçlü olduğumuz gerçeğini asla kanıtlayamıyoruz kendi içimizde. Kanıtlayamamamızın nedeni de aç gözlü oluşumuzdur. Bakın gene döndük dolaştık maymun iştahımıza geldik. Ben bunu bunu yapabiliyorum ama şunu yapamıyorum demek ki güçlü değilim ve demekki yapamadığım şeylerden korkmalıyım, onlara karşı gelemiyorum. Bizim asıl korkumuz içinde bulunduğumuz toplum ve onun gelişimimidir. Gelişime ve teknolojiye kendinizi kapattığınız anda toplumdan ister istemez bir soyutlanma sürecinin içerisinde bulursunuz kendinizi. Bazılarınız toplumdan soyutlanmanın o kadar kötü bir şey olmadığını hatta güzel bile olabileceğini söylüyor. O zaman kendinizi bir gün boyunca odanıza kapatın ve kimseyle konuşmadan hayatınızı geçirmeye çalışın. Dünyaya gelen her insan seçilmiştir ama biz seçilmiş insanları tekrar eleyerek sosyete adını verdiğimiz yaşamımızın yolunu çizen bizden hiçbir farkı olmayan insanlara güveniyoruz. Paramız olsun ya da olmasın biz özeliz, her şeyle başa çıkabilecek güçlere sahip harika donatılmış kahramanlar. Kulağa biraz fazla bilim kurgu gibi geliyor değil mi? Ama aslını incelediğiniz zaman bana hak vericeğinizi düşünüyorum. Yapamadığımız düşünülen bir şey söyleyeyim. Mesela biz uçamıyoruz öyle değil mi? Ama kuş uçuyor çünkü onun kemiklerinin arasında hava var zırvası. Fakat kuş yürüyebiliyor da. Bizim uçabilmemiz için sadece daha güçlü bir rüzgar akımına ihtiyacımız var. Biri kendini uçmak için havaya bıraktığında ona deli diyoruz ve onu toplumdan soyutluyoruz. Bu birkaç kez tekrarlandıktan sonra bizim lanet korkularımız devreye giriyor ve toplumdan dışlanma korkusuyla yapabileceğimiz bir şeyi beynimize yapamam diye kodluyoruz. Biri size uçmak dediği zaman aklına gelen şeyin bir kuş olması bundan kaynaklanıyor. Asıl olması gereken şey uçmak dediğimiz zaman aklımıza kendimizin gelmesidir.

2 Eylül 2010 Perşembe

Bir arkadaşın İstanbul'u birbirine katan şiiri.

Bombalar patlıyor
Silahların sesi doğal geliyor artık
O ortam, acıyla kıvranan insanlar
Sizi savaşma hırsıyla dolduruyor.
Siz oraya ölmeye geldiniz,
Savaşmaya değil,
Bunu biliyorsunuz
Sonunu bilerek savaşıyorsunuz
Orda uyku tutmaz insanı,
Ölmekten korktuğu için değil
Sevdiklerini düşündüğü için
Yarım yamalak yazmanızla
Kalemi elinize alırsınız.
Birden şair oluverirsiniz
Sunarsınız sevdiklerinize en içten duygularınızı....


31 Ağustos 2010 Salı

Denedim, Deneyeceğim.

Gerekenleri belirledikten, gerekenleri sağlamayı göze aldıktan ve gerekenleri sağladıktan sonra değişmeyi denememem için önümde hiçbir sebep kalmıyor. Ve en önemlisi sebeplerimi yok ettikten sonra değişme sürecinin tam  ortasında buluyorum kendimi.Bu süreç sebeplerim, gerekenlerim doğrultusunda uzayıp kısalıyor. 
         Planlarım var - yakın gelecek ve uzak gelecek- her insan gibi. Bir ara tek düşüncem herkesin aptal olduğuydu ama şimdi anlıyorum ki insanlar fazla zeki, fazla sinsi. Ben gözlerimi kapatmış sürecimde yuvarlanırken onlar dışarıda bıraktığım anılarımı ve geleceğim için sakladığım planlarımı zedeliyorlar. Gelecek geldiğinde elimde kemirilmiş eski planlardan başka bir şey kalmıyor. Ben bu nedenle planlarımı asla gerçekleştiremiyorum, beni yüzümden değil yani sizin yüzünüzden. Ne oldu kendinizin ne kadar saf ve iyi olduğunuz düşüncesine mi kapıldınız? Hayır, siz bir kemirgensiniz. Planlarımı, geleceğimi kemiriyorsunuz. Ve en kötüsü bunu amaçsızca yapıyorsunuz. Sonra da gelip bana ne kadar beceriksiz olduğumdan yakınıyorsunuz. Hemen ardından pis gülümsemenizle suratıma bakarken ben dişlerinizin arasında parça parça asla gelmeyecek olan geleceğimi görüyorum.

27 Ağustos 2010 Cuma

sorma neden niçin her şey yalnızlıktan bak bak bak bak güzel bir gün ölmek için.



                  her ne kadar çalıntı olsa da.

17 Ağustos 2010 Salı

12 Ağustos 2010 Perşembe

En fazla yetmiş yıl yaşarım o da tam kesin değil.

O, akıllıydı ama asla "en" olmadı.

Denemekten korkarken ben avuçlarımı bir ay açık tutmuşum dünyaya ya da iki ay ne farkeder. Hem dolsun istiyorum avuçlarım hem de korkuyorum onları doldurmaktan. Çünkü ben gelecekçi yaşıyorum. Şimdim için değil de geleceğim için yaşıyorum. Bu benim farkettiğim yanlışlarımdan yalnızca biri. Bir adam tanımıştın birkaç yıl önce   kendine "Dünyanın en akıllı insanı" diyordu, inanmadım gene, nasıl olur dedim. Aklımdaki soru işaretlerinden biri çıktı beynimden ve serbest kalınca fark etti şüphelerimi, cevapladı her birini sanki dünyanın en akıllı insanıymış gibi.